1 Şubat 2017 Çarşamba

hatıramda kalan tarifler 1 - otlu omlet









bazı yemekler çok basittir. iki üç malzemeyi kabaca doğrar birbirine katıp karıştırırsın. şovsuz, sessiz ve seyircisiz. bazı yemeklerin anları vardır. hep bekleyen iştahlı misafirleri, kalabalık sofraları... 
işte bu onlardan değil, kendince bir yemek.
eskiden bahçeden ne bulursam (ki çoğu adada tanıdığım otlardı), ellerimle irice doğrar, kasaptan aldığım iki yumurtayla çırpıp biraz karabiber-kimyon ekleyerek tereyağında bir güzel pişirirdim. hafta sonu ya da hafta içi farketmeden, istisnasız her sabah...
tek kişilik dev lezzet. üzerine söyleyecek çok şey olmayan, püf noktasız, mütevazi bir yemek.

benim için yeni başlayan güne selam vermenin bir yolu, kendi dünyamın basit ayiniydi.
ne olduysa bir heves toparlanıp geldim istanbul'a. gelirken aklımda tek bir şey vardı ve bunu bir tek ikimiz biliyoruz. yumurtaların ya da terk edilen bahçenin haberi yok.
zamanında kahvelerini içmeye doyamadığım sokağı terk ettiğim gibi, aynı heyecan ve buruklukla...

ikisinde de bekleyen olacak mı bilmeden, düşünmeden... ki vedaların üzerine çok da düşünmemek gerektiğini anladım. hem de çok geçmeden.

işte ilk ayrılığın, burukluğun bana kattığı basit ve doyurucu tarif bu.
yaptıklarımın ve yapacaklarımın sebebini ararken bahçede gezmeyi öğrendim. otları böyle tanıdım ve kökünden koparıp sofraya koymayı böyle öğrendim. çoğu kez bir tek kendime pişirdim. bir kaç kez kalabalık sofralara... ama onlara sorsan hatırlamaz. ben çok iyi hatırlarım.
kendimi yemek yaparken unuttuğum gibi, seni ve daha bir çok şeyi de böyle unutmayı öğrendim.
işte "unutma" eyleminin bana kattığı budur!

çünkü çoğu gece çok zor geçti. telafi etmek için sabahlara; onu anlamlı kılacak kahvaltılara ihtiyacım vardı. güne iyi başlamanın tek yolu budur.
işte böyle sabahlarda ben de zihnimdekileri 2 yumurtayla beraber çırpmayı öğrendim. inanın hayat bunu da öğretiyor.

zihnimde biriken her ne varsa yoğurup iştahlı, obur ruhlara sunmayı öğrendim. onlar yedikçe ben azaldım. onlar öğüttükçe ben unuttum.

eski tadını alamıyorum, doymanın ve kahvaltıların...
ayrıca güne de eskisi gibi başlayamıyorum. çünkü artık hafta içlerinde omlet yapmaya vaktim yok.
yine de sonraları defalarca karşılaştım, başka başka omletlerle ve seninle başka başka yerlerde...

inan ikisi de tat vermiyor.
çünkü ne otlar için bahar gerek.

tarife gelecek olursak;

iki yumurta
biraz tereyağı
varsa ebegümeci, ısırgan otu, maydanoz falan
yoksa evde olan her türlü yeşillik.
bir de onları yiyecek, iştahı yerinde bir insan.
istersen tuz,kimyon ve karabiber.

iyice çırp. tereyağını eritip her iki tarafını da eşit miktarda pişir.
tavaya yapışırsa da üzülme. ekmekle sıyırmak çok güzel. yeter ki iştahın olsun.
yalnızken çay demlemek zor bilirim. ama sen yine de dene. 
afiyet olsun.


selenay

29 Aralık 2016 Perşembe

Şimşek Karadeniz Pide Salonu-TAKSİM












SONRADAN EKLEDİKLERİM




Eveeeettt, geldik benim en sevdiğim yere.
Öncelikle söyleyeyim, karadeniz yemekleri benim damağımın en iyi bildiği tatlardır! Hele ki, lahana yemekleri ve nohut en sevdiğim iki yemektir. Çünkü anneannem en güzellerini yapar:) Mesela kurban bayramından sonraki akşamlarda iç yağları ve kemikleri kullanarak nohut yapar... İlik gibi erir o nohut. Lahanayı da öyle yapar, kemikle ilikle beraber ağır ağır pişirir... Bunlara nazaran hamsili pilav ya da hamsili ekmek daha az pişer bizim evde. Hamsiyi düz severiz :) Mısır ekmeğini de çok severim, sıcacık fırından yeni çıkmış, ekşi ev yoğurduyla karıştırıp yemek...
İşin özüne gelirsek, burayı çok seviyorum. Çünkü yemekleri antin kuntin hallere çevirmeden, aynı anneannem stili yapıyorlar. Olduğu gibi. Hem de çok lezzetli. Burada nohut yemeyi çoook seviyorum. Çünkü ağzımda eriyor. Bıraksalar 3 4 tabak yerim yani. Lahanaları ve sulu yemekleri de hep öyle çok lezzetli oluyor. Dolma da öyleydi. Daha öncesinde farklı şeyler de yemiştim. Karalahana çorbası da çok güzel oluyor. Genelde çok aç gidip çekmeden yemeğe daldığım için! fotoğraf yok. Ama nasılsa daha çok giderim, sizle paylaşırım. Tatlı hiç yemedim. Ama anneannem usulü fındıklı şerbetli şeyler yapıyorlar. Anneannem de öyle evde fındık ve şeker varsa her türlü bi tatlı çıkarır ortaya:)

Sulu yemeklerinin haricinde pideleri inanılmaz güzel! Tam Karadeniz işi, ideal incelikte ve yumuşaklıkta. Biz kaşarlı kavurmalı yemiştik, bu yediklerimizle beraber ikisi 50 TL tutmuştu. İnanılmaz bence. Sözde meşhur esnaf lokantalarına gitsek şunların yarısına 50 TL zor öderiz.

Sahibi olan kişi de inanılmaz tatlı. Sinemaya meraklı, kısa film çekmişti en son:) acaba ne yaptı? Kendisinin ülkeyi dumur edecek nitelikte eylemleri var. Gidip sorarsanız uzun uzun anlatır. Hayata bambaşka bakıyor. İşin özü, ben burayı evim gibi seviyorum. Evimde gibi güzel yemekler yiyorum. Öyle mutlu çıkıyorum. Hem de hiç bir süsü püsü, gösterişi olmadan bunu yapıyorlar. Demek ki daha mühim kriterler var. Esnaf lokantasını her zaman daha çok severim. Ama evlerimizde en güzelini yaptığımız için genelde beğenmek de zor olur. Burayı sahiden seviyorum, yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Ortaya karışık bir şeyler tadıverin. 

Yakın zamanda uğrayıp yeni görsellerle yediklerimden söz ederim.
Benden önce davranmak isterseniz;

Sonradan eklenenler;
Laz böreği, enginar ve köfte pilav yedik. Köfte çok güzeldi. Sıkı köfteydi. Ama sert ve kuru değil. Patatesler birazcık yağ çekmişti ama zaten patates yemeyen bir ben için çok önem arz etmedi. Burası bir lokanta olduğundan hazırlanıp beklemesi çok normal. Bu süreçte de elbette yağ çekiyor. Laz böreğini çok beğendim. Hafifti muhallebisi tam kıvamındaydı. Bazı yerlerde çok muhallebi koyuyorlar, yufkalar yumuşuyor çıtırlığını kaybediyor. Ayrıca fotoğraftaki yoğurt bildiğiniz ekşi köy yoğurdu. Mısır ekmeğini içine ufalayıp yeriz biz. Çok lezzetli olur.

Bunların haricinde her zaman nohut, pazı kavurma ve karalahana dolması yerim zaten. Bu sefer enginar yedik. Onu da çok beğendim. Enginar'ı hafif diri bırakmışlar. Bence tam olması gereken kıvam.

Adres

Asmalımescit Mahallesi, Oteller Sokak, No 8, Beyoğlu, İstanbul

https://www.zomato.com/tr/istanbul/%C5%9Fim%C5%9Fek-karadeniz-pide-salonu-1-asmal%C4%B1mescit-istanbul

Afiyetle Kalın!

28 Aralık 2016 Çarşamba

Mersin'de güzel yedim!

MERSİN

ATOM- AK KAFE 

Adresİnönü, 1402.e, Kushimoto Sk. No:19, 33130 Yenişehir/Mersin Province



SALİH USTA TANTUNİ BİFTEK

 Adresİnönü Mah, Kushimato Sok. 18/B, 33130 Yenişehir/Mersin


MERSİN 6. CADDE OCAKBAŞI 

6. Cd., İnönü, 33130 Yenişehir/Mersin
NARLIKUYU KERİM RESTAURANT
Akdeniz, Narlı Sok. No:1, 33940 Narlıkuyu/Silifke/Mersin (İçel)


NARLIKUYU


DENİZ LEVREĞİ

 


KARAMELİZE SARIMSAK






DENİZ KORUĞU VE KIRMA YEŞİL ZEYTİN



ÇITIR KALAMAR, EV YAPIMI TURŞU, MEVSİM SALATA, ÇITIR PATATES, ÖZEL TULUM PEYNİRİ, YOĞURT SOS, DENİZ KORUĞU



 BALLI CEVİZLİ CENNET HURMASI VE MUZ


KEREBİÇÇİ HAYRİ USTA

 Atlıhan Oteli Karşısı, 33000


CEZERYE VE ÇITIR KABAK TATLISI




 DONDURMACI HALİL

Kiremithane, Silifke Cd., 33010 Akdeniz/Mersin


CEVİZLİ KEREBİÇ 



HURMALI MAMUL



FISTIKLI ATOM



CEVİZLİ CEZERYE

KEREBİÇÇİ OĞUZ

Barış, 4508 Sok. Özyürek Apt. 19/B, 33010 Yenişehir/Akdeniz/Mersin



ANTEP FISTIKLI KEREBİÇ VE ÖZEL KÖPÜĞÜ



KEREBİÇ VE HURMALI MAMUL


SOKAK LEZZETLERİ ( ÇITIR FINDIK, KESTANE )

KANLIDİVANE ÖRENYERİ






ANAMUR'DA MUZ SERASI 










Sevgili arkadaşlar, Mersin kafası karışık bir şehir. İkinci gidişimdi. Bir öncekinde 3 arkadaş otostop rotamızın dönüşünde sırf bir şeyler yemek için uğramıştık. Bir gece rail kafede konaklayıp sabahtan yola çıkmıştık. O sebeple biraz yürümek ve bazı şeyleri tatmak dışında şehri yakından tanıyamamıştım. Sadece bazı manzaralara çok hayran kaldığımı hatırlıyorum. Gün batımında Antalya'ya doğru giderken geçtiğim yerler çok güzeldi. Ama bu seferki ziyaretim 4 gün sürdü ve epey yakından tanıma fırsatı buldum. Ne yalan söyleyeyim bayağı güzel bir şehir. Fakat çok kaotik bir yanı var. Yani İstanbul ile kıyaslanamasa da bana çok kalabalık geldi. Mersin gibi bir yer için acayip kalabalık. Bu sebeple her yerde büyük apartmanlar ve yenilerinin inşaatlarını görüyorsunuz. Aslında hayalini kurduğunuz turunçgilli ortamı sadece yol kenarındaki ağaçlarda falan yaşıyorsunuz birazcık. Evet sadece o kadar.

Ama bunlara rağmen renkli ve çok hızlı gelişen bir şehir. Konumu çok güzel. Güneydoğu'da yaşayan insanlar için denize kaçılacak müthiş bir şehir. Gezilecek çok yeri var. Ben Kanlıdivane'den çok etkilendim. Fakat söyleyeyim, hak ettiği değeri ve ilgiyi görememiş bir yer. İkinci olarak da Narlıkuyu'yu çok sevdim. Orada gidip iki gün insan kafayı dinleyebilir. Deniz öyle uçsuz bir mavi ki, o koca boşlukta kafasını yıkayabilir. E tabi bir de müthiş şeyler yiyebilir.

Evet garip bir şey daha var. Biz Mersin'i cezeryesi, kerebiçi ve tantunisiyle biliriz. Mersin hem Akdeniz etkisini hem Güneydoğu etkisini mutfağına almış bir şehir. EE yoğun Suriye'li göçü de eminim ilerleyen yıllarda oranın mutfağına çok başka şeyler katacaktır. Aslında bunlar güzel şeyler! Heyecan verici!

Mayısta yaptığım ziyarette tantuni, kerebiç ve atomu denemiştim. Bu sefer bambaşka yaklaştım Mersin'e. Daha bir Akdeniz yüzünü gördüm. Çok da iyi yaptım! Giderseniz siz de mutlaka bunu yapın. Bırakın tantuniyi falan. İstanbul'daki ortalama bir tantuniciden çok ciddi bir farkı yok. Sadece oralarda adamlar güzel baharatlarla falan yapılmış mezeleri koyuyor önünüze, iki turşu falan hoooop kafa gitti. Balık yiyin, hem de ne balık! 

Levrek, karides, kalamar... Ah siz denk getirin de lagos şiş yiyin! Çok içimde kaldı!
Mezeler çok güzel, orada roka yemek çok güzel, yeşillikler çok güzel. Deniz koruğu ve deniz börülcesi mükemmeldi. Narlıkuyu'da gittiğim Kerim Restaurant'ı gerçekten çok beğendim. Yediğim ennnnnn iyi levreklerden biriydi. Hele o sarmısak, hafif nar ekşisi gezdirilmiş, tereyağ ile karamelize olmuş. İnanın patates bile özenle yapılmıştı. Kızarması, çıtırlığı, üzerindeki bol sumak mükemmeldi. Yani patates diyip geçmemek lazım, zeytinyağında kızarmış... Hiç yağ çekmemişti... Güzelce lüplettim. Sonra bir de sobanın üzerinde kızarmış ekmekler geldi. Salatanın yağına banıldı. Sonrasında da meyveler. Zaten Mersin'de bol bol meyve yiyin. Bir önceki ziyaretimde meyve seralarını gezmiştim. Çılgınlar gibi çilek, muz ve karadut yemiştim. Yolunuz düşerse mutlaka oralara uğrayıp güzel meyveler alın. Kabuklu badem de alın. Kerim Restaurant'ta yediğim tulum peyniri de çok güzeldi. Anlatamam!

Gel gelelim gözümünüzün nuru tatlılara... 3 yerde tattım kerebiçi, Dondurmacı Halil, Kerebiççi Hayri ve Kerebiççi Oğuz. Kişisel sıralamam; 1-) Oğuz, 2-)Hayri 3-)Halil. Bol bol alın İstanbul'a getirin. Buralarda yok valla. Bir akıllı da dememiş İstanbul'da kimse kerebiç yapmıyor, bari ben yapayım, buradan köşeyi döneyim. Her şeyin olduğu memlekette bir kerebiç yok! Bir kaç yer yapıyor ama köpüğünden yok oralarda. O zaman da bir anlamı kalmıyor zaten. Esas mesele köpükte arkadaşlar! O köpük ki ne bozuluyor dışarda, ne akıyor ne kokuyor. Biraz yoğun bir tada sahip, kendine has keskin bir tadı var. Ah keşke olsa da yesek! 

Cezeryeler arasında öyle kayda değer kalite farkı yok. Ben dönerken Halil'den aldım en son. Başka yerden de alabilirdim. Öyle denk geldiği için...

Kabak tatlısı bana zaten farklı gelmedi, adada (Gökçeada) hep öyle yaparlardı zaten. Kadıköy Çiya'da da öyle yaparlar. Üzerine bol tahin ve cevizle lüpletirsin. Güzeldi. Ondan da denemenizi öneririm. Hayri Usta'da var.

Bunların dışında sokak lezzetleri arasında Mersin'de kestanelerin yanında çıtır bir şey gördüm çok merak ettim tabi. Klasik tuzlu fıstığın fındık versiyonuydu. Hem değişik hem lezzetli geldi. Dört mevsim vardır diye düşünüyorum. 

Önceki gidişimde Anamur'da inmiştik araçtan. Meyveci bir abinin kamyonuydu. O da yol boyu bize memleketinden bahsetmişti. Ona meyvelerdeki hormon durumunu sorduğumuzda bize çilek ve muzun hormon kabul etmediğini söyledi. E bu abidik gubidik şekiller nasıl oluyor dediğimiz de ise, çileğin toprakta yetişmesinden ötürü olgunlaşma aşamasında duruşu, düşmesi vs gibi unsurlar etkili olurmuş. Meyveler tam olgunlaşmadan toplanıp İstanbul'a geliyor. O yüzden bizim buralardaki meyveler çok güzel kokmuyor. Ama oradan gece geçerken çilek kokusuna uyanmak...

Muzla ilgili de şu bilgileri topladık; tek bir muz dalından ancak bir tanesi tam olgunlaşmış olurmuş. Ötekiler tesiste olgunlaştırılır ve şekerli tadı ondan sonra kazanırmış. Bu muzun kendi genetik durumundan ötürü olan bir durum sevgili arkadaşlar. 

Son olarak, mutlaka çarşıda böyle baharat salça falan satan yerlere gidin. Keşfedin. Baharatlara bakın. Kuru domates ve doğranmış kuru patlıcan aldım. İnanılmaz lezzetli. Hem de pratik oluyor. Fiyatlar da uygun. Salçaları deneyin, baharatları deneyin. Koklayın. Şarküterilere bakın, peynircilere bakın. Memleket komple zenginlik! Her yerden değişik ve kaliteli lezzetler çıkabiliyor. Uzun kalırsanız semt pazarlarını gezin. Bol bol yiyin. Afiyetle gezin:) 

Bir daha yolum düşerse notlarımı güncelleyeceğim. Bu sefer pazar gezmek istiyorum. Umarım tez zamanda düşer, düşsün!




27 Aralık 2016 Salı

Manisa - Akhisar Yemekleri

MANİSA'NIN İNCİSİ VE TÜRKİYE'DE ZEYTİN ÜRETİMİNİN KALBİ 
AKHİSAR



LOKMA (ZEYTİNYAĞINDA KIZARMIŞ VE SUSAMLI)


AKHİSAR AŞURESİ (SUSAMLI VE BOL MEYVELİ)


ZEYTİNYAĞI TESİSİ


ZEYTİNYAĞI TESİSİ


MEŞHUR AKHİSAR GAZOZU "DÖRT MEVSİM"



AKHİSAR SURASI (AĞIR ATEŞTE PİŞMİŞ KUZU TANDIR)


AKHİSAR KATMERİ


İLK HASAT ZEYTİN




       ZEYTİNYAĞIYLA KIZARTILMIŞ SUSAMLI LOKMA(TUZLU)    


                                             
OTLU GÖZLEME 


TAHİNLİ ÇİKOLATALI SULTAN SARMASI


TANDIRDA KUZU ETİYLE BERABER PİŞMİŞ PİRİNÇ PİLAVI









Akhisar, küçük ve şirin bir ege kasabası. Hem de kelimenin tam anlamıyla öyle. Henüz turizm ve rant girmemiş, halkı içten, kendine has bir ruhu olan... Ben bu geziden önce zeytin üretiminin bu kadar ciddi boyutlarda olduğunu bilmezdim. Balıkesir ve Bursa gibi şehirlerdeki birçok zeytin ve zeytinyağı üreticisi zeytinin çoğunu buradan temin edermiş. Gezdiğim tesislerde inanılmaz zeytinler tattım. Bunlar bölgeye has olan "domat" ve "uslu" zeytinleri. Hele o domat zeytininden sıkılan zeytinyağının asidi ve kokusunu anlatamam!

Yolunuz düşerse eğer bölgenin zeytin ve zeytinyağlarını tatmanızı öneririm! Ama bunları geçip yemeklerden konuşalım. Davetli olarak katıldığımız etkinlik boyunca dışarıda bir yerde yemek yemedim malesef. O sebeple çarşıdan pazardan mekanlar anlatmak yerine, genel yemek kültüründen bahsedeceğim. Fakat yine de söylemek gerekirse ki herkes biliyor, Köfteci Ramiz'in ilk şubesini görebilirsiniz. Bunların dışında şenlik alanında gözleme yapan teyzelerin çarşıda mekanları varmış. Bir tane gözleme ve Akhisar katmercisi olduğundan kime sorsanız gösterir.

Akhisar Surası en az 8 saat kısık ateşte ve tandırda pişen kuzu etine deniyor. İçerisinde ise yağsız pirinç pilavı var. Çiğden konan pirinç yediğiniz anda çok yağlı geliyor fakat sadece etin kendi yağıyla piştiğinden mideyi rahatsız etmiyor. Manisa'da zaten genel olarak kuzu çevirme ve kuzu etinden yapılan yemekler meşhur. Asıl lezzetli olan ise doğal ortamda ve kısık ateşte pişiyor olması.

Akhisar katmeri ise, bol yağlı bir hamurun açılması ve arasına çırpılmış yumurta ve maydanoz koyulmasıyla yapılan, bol zeytinyağında sacda pişirilen bir lezzet. 

Akhisar'da yediğim lokma ise hayatımda yediklerimden en iyisiydi! Çünkü müthiş kalitede bir zeytinyağında pişirilmiş, çıtır çıtır ve susamlı. İnanılmaz hafifti. 

Gözleme tamamen bildiğimiz usul, hemen hemen her köyde olan haliyle, tazecik el açması yufka arasında beyaz peynir ve maydanozlu. Fakat tahmin edersiniz ki İstanbul'da lezzetli ve taze şeylere ulaşmak sahiden zor olduğundan, orada her şey çılgınca lezzetli geliyor!

Tahinli çikolatalı sarma ise bölgedeki bir girişimcinin Bursa'dan bir üreticiyle olan işbirliği sonucu keşfedilmiş inanılmaz bir lezzet. Taptazeydi, tahin ve çikolatanın bir aradaki hafifliği, üzerinde yine taze susamın kıtırlığı... Bu ürün yeni üretilmeye başlandığından ben oradayken henüz satışı yoktu. Şimdi ne durumdadır bilemiyorum.

Bunların dışında yediğim aşurede dahi susam vardı. Bol kuru meyveli ve portakallıydı. Portakal tadı çok hoşuma gitti. 

Bölgede üretim yapan "ÜRETİCİ" marka bir peynirciden tatlı lor (1 kg), taze peynir(2 kg), tulum peyniri (1 kg) aldım ve hepsine 35 tl ödedim. Tahmin edersiniz ki İstanbul'da bu fiyata almak epey zor. Bu fiyata aldığınız şeylerin kalitesi ise tartışılır. Gerçekten lezzetini de önerebileceğim bir marka. İnternetten ürünlere bakarak telefonla sipariş edip deneyebilirsiniz. Normalde taze peynir çiğ sütten yapıldığı için hastalık taşıma ihtimali çok yüksek olabilirken, bu firma pastörize sütten yapmakta. 
Tatlı loru ise gerçekten çok beğendim. Bunun yanında tattığım tereyağı da çok lezzetliydi.

İLETİŞİM İÇİN;

http://www.uretici.com.tr/

Asıl güzel olan şey, yeni bir şehirde, heyecanla farklı lezzetleri tadabilmek, tanıyabilmek, onları yaşamlarının merkezinde tutan insanlarla sohbet edebilmek. Bir kültürün en önemli parçası, kalabalıkları bir masa etrafında toplayan lokal lezzetlerdir. Bir şehre gittiğinizde oradaki insanların yaşantısına karışmış yemekleri tatmayı unutmayın. Orayı ve o insanları tanımanın en iyi yoludur. 

Davet için Akhisar Ticaret Odası ve Ticaret Borsası'na çok teşekkür ederim.